Hakan Günday - Az
Bir insanın bu kitabı beğenmeme olasılığı olacağını düşünmüyorum. Elbet çıkacaktır fakat kabullenesim hiç yok. Muazzam bir kitap, muhteşem bir kurgu ve olay akışı. Anlayabileceğiniz ve çıkarabileceğiniz anlamlar. Beni oldukça etkiledi.
Kitap birbirinden habersiz iki insanın 11 yaşında kesişen yaşamı ve yıllar sonra hayatın onları nasıl bir araya getirdiğinden bahsediyor. Fakat onları kader bir araya getirirken hayat onlara apayrı hayatları uygun görüyor. Buradan sonrasında açık açık konuşacağım için okumayanlar okuduktan sonra devam etsin!
11 yaşında küçücük bir kız. Bir ev için ve bi' kaç hayvan için resmen satılıyor. Kocası tarafından tecavüze uğruyor. Yetmiyor kocası tarafından şiddet görüyor. Yetti mi? Tabii ki hayır. 5 yıl boyunca iki daire arasında hapis yaşıyor.
11 yaşında küçücük bir oğlan. Babası cezaevinde ve geçimini mezarlıkta mezarlara su dökerek sağlıyor. Nam-ı diğer mezarlık çocuğu. Annesi ölüyor ve kendisini yurda gönderirler diye kimseye söylemiyor. Parçalara ayırarak ayrı ayrı mezarlara gömüyor annesini.
Ve bu iki çocuğun hayatı bu mezarlıkta kesişiyor. Kız çamur olan elini yıkaması için çocuğa uzatıyor ve o da bu küçük kızın elini yıkıyor. İkisi de yıllar sonra birbirlerini hiç görmeden birbirlerine aşık olacaklarını bilmiyorlar ve bir gün görüştüklerinde ilk tanıştıkları yerin bulundukları mezarlığın bir köşesinde olduğunu hatırlamayacaklar.
Gerçekten hayat çok garip. Bir insan hayatına girmesi gerekiyorsa bir şekilde giriyor zaten. Ayrıca bu kitapta büyük bir Oğuz Atay hayranlığı olduğunu söylemek isterim. Bu kitabı okuduktan sonra Oğuz Atay'ın tüm eserlerini merak etmeye başladım. Her insanın hayran olduğu bir insan oluyor elbet. Hakan Günday'ın da sanırsam Oğuz Atay.
Ayrıca kitapta gerçekten fanatikliğin korkunç tarafı yalın bir şekilde işlenmiş. Fanatik bir insan en tehlikeli insanlardan gerçekten de. Ayrıca sisteme ve insanlığa doğru diyebileceğim bir çok eleştiri oluyor. Katıldığımı da söyleyebilirim. Altını çizmeyi sevseydim mutlaka bu eleştiren yerlerin altını çizerdim. Fakat onun yerinde defterimde yer vermeyi seçtim.
Sevdiğim başka bir yer ise anlatımı yarım kalmış hikayedir. Senin için tüm yaşamını etkileyecek kadar önemli bir konu başka bir insan için yerdeki taşlar kadar önemsizdir. Kitapta bu durum da işlenmiş ve okurken gerçekten biraz kalbim kırılmıştı.
''Bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anladı. Biri için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı.''
''Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır!''
🐭
Yorumlar
Yorum Gönder