Kayıtlar

Mart, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bence her sağlıksız çocuk kendi ailesinde bunları görecektir.

 Çocukları sürekli eleştirip, onları yargılayan suçlama ile çocuk yetiştirmeye, bazı psikologlar, << zehirli terbiye >> (poisonous pedagogy) adını vermişlerdir. Zehirli terbiye eşitsizlik üzerine kurulmuştur; hükmeden ve hükmedilen vardır. Ana-baba olmak, çocuğa esir muamelesi yapmaya yeterli bir nedendir. Baba alkolik, yalancı, tembel ve ahlaksız da olsa, sırf baba olduğu için çocuklarını yargılamaya, hükmetmeye hak kazanır. Ne kadar haksız olurlarsa olsunlar, ana-babaya her zaman, her konuda boyun eğilmelidir.      Ailede, yargılama ve suçlama oranına bakarak zehirli terbiyenin bir ailede yer alıp almadığını, anlarız. Sağlıksız ailelerde hakim olan zihniyet zehirli terbiyedir ve yargılama, suçlama, aşağılama ve kötüleme kuralları baskındır. "Sersem," "ahmak," "sen ne bilirsin ki," "manyak," nitelikleri sık sık duyulur ve aşağılayıcı lakaplar takılır. Zehirli terbiye, çocuğun kendine olan saygısını yok eder, iç dünyasını zehirler, ke...

LÜTFEN İZLEYİN!!!!

Resim
Kendi geleceğimiz için birçok farkındalık belgeseli bulunmaktadır. Gezegenimiz gibi. David Attenborough gibi insanlar gerçekten bir farkındalık yaratmak için uğraşıyorlar. Her gün evde, okulda, işte kullandığımız plastikler birçok hayvana ve gezegene zarar vermektedir. Tıpkı katlettiğimiz ağaçların bize veremediği şeyler gibi. Lütfen duyarsız vatandaşlar olmayalım. Işıkları kapatalım ve suları boşa harcamayalım. Plastik tüketimini azaltalım. Yoksa torunlarımız hastalık dolu bir dünyada balinaları dahi göremeyecek. Susmayın sesinizi duyurun.🌼  
 Tamamen karanlık bir odada siyah bir kedi arıyorsanız, bunun adı  felsefedir. Tamamen karanlık bir odada olmayan siyah bir kedi arıyorsanız, bunun adı metafiziktir. Tamamen karanlık bir odada olmayan siyah bir kedi arıyor ve buldum diye bağırıyorsanız, bunun adı dindir.  Tamamen karanlık bir odada siyah bir kedi arıyor ve bunun için bir el feneri kullanıyorsanız, bunun adı bilimdir. Hiçbir şey karanlık bir odada; siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. Hele odada siyah bir kedi yoksa…” Konfüçyüs 🌼
 Ortaokulda herkesin Türkçe hocası sınıfına hikaye yazdırmıştır. Lisedeyken bile hikaye yazmaya çalışırdık. İlla Türkçe ve ya İngilizce bir hikaye yazmışızdır . Hayal dünyam çok geniş olduğu için farklı hikayeler yazardım. Ortaokuldayken hatta sınıfta en çok benim hikayem beğenilmişti. Ama şu anda bir sıkışma içinde hissediyorum. Çocuklara bir hikaye yazmam gerek. Eksikliğim nerede ki acaba. Az mı kitap okuyorum artık yoksa büyüdüm mü? Hiç öyle hissetmiyorum oysaki... İleriye doğru gideceğime geriye doğru gitmiş gibi hissediyorum. Yaşlılığı hissediyorum. Üşengeçliği. Sorunları. Parasal sorunları. Ekonomiyi. Savaşları. En zor beceri yazmadır. Ama küçükken bunu becerebiliyordum ama şu anda neden olmuyor? Belki de koza aşamasındayımdır.🌼
     Nokta dergisi son sayısında, kolay kolay unutulmayacak bir gazetecilik başarısı sergiledi. Sokaktaki vatandaşın, "Meçhul bir otoritenin buyrukları"na karşı gösterdiği uyum ve tepkileri ölçtü. Tiyatro sanatçısı Ezel Akay'a siyah bir pardösü giydirdi, eline bir de megafon verdi. Akay'la Nokta ekibi başladılar kentte dolaşmaya... Önce Yeni Cami'nin arkasındaki parka gittiler. Hava güneşliydi. Banklarda insanlar oturuyordu. Akay, megafonla bağırarak sert bir komut verdi: "Derhal ayağa kalkın!" İtirazsız, sessiz, kurulmuş robotlar gibi herkes hemen ayağa kalktı. Eminönü iskelesinde başka bir komut: "Herkes hemen yere çöksün" İskelede kim varsa hemen yere çöktü. Beyoğlu'nda başka bir komut: "Herkes sıraya girsin, sayım var" Herkes hemen sıraya girdi. Mecidiyeköy'de bir duvar dibinde başka bir komut patladı: "Herkes elleriyle duvara yapışsın, ölçüm var!" Herkes elleriyle hemen ...