Sözler
''...Bana göre her normal insan, şiddet karşısında bir tepki vermeli. Acaba yerel kültür ve gelenek, şiddete karşı bir bağışıklık mı sağlıyor? ...''
Livaneli-Sevdalım Hayat 🌼
''... Görebilen insan düşünmez. Sadece göremeyen insan düşünür. Düşünmek bir cehalet göstergesidir ; bilgi göstergesi değil. Ne kadar çok düşürsen o kadar cahil olduğunu unutma. Bildiğin zaman düşünceler kaybolur... ''
''...Hakikati bilmek isteyenlerin kutsal metinleri rafa kaldırması gerekir. Kutsal kitaplara tutunan insan hakikate ulaşamaz. Ve hepimiz kitaplara tutunuruz; dünyadaki sorunların temeli o kitaplara olan bağlılıktır...''
''...Düşüncelerimizdeki tüm zenginlik başkalarından ödünç alınmıştır ve onlara aittir. Zihnin ilk esareti budur...''
''Bir düşüncenin 'benim' olduğunu söylemek anlamsızdır. 'Eş benim değil, çocuklar benim değil, ev benim değil.' diyen dindar insanlar bile, 'Bu benim dinim.'' der. 'Benim düşüncem, benim felsefem' derler. Düşünce seviyesinde bile bağlılıktan vazgeçmezler. 'Benim' hissi gitmez. Bu seviyede bağlılık hissinden vazgeçemeyen insanlar, o histen hiçbir seviyede vazgeçemezler. ' Eş benim değil ' bile deseler, içten içe 'O benim eşim ' derler... ''
-OSHO ''Uyanışa Üç Adım'' 🌼
Kendisini sarmasına izin verdi. Ve evlendiler sonunda. Hayatın bu şekilde devam edeceği varmış. Kaderleri böyle yazılmıştı. Feyza, Koray ile mezuniyet balosunda dans ederken Mehmet'in gönderdiği elbiseyi giymişti. Şimdi ise Mehmet ile evlenirken Koray'ın verdiği gelinliği ...
Ne tuhaf... Bazen bir şeyleri öylece bulursun.
Mutlu olması için gözünün içine bakan çevresinde dört dönen bir eş. Daha ne isterdi ki bir kadın ? Sevmek, sevilmek, saygı duyulmak, önemsenmek, hatta baş tacı edilmek... İstediği her şeyi veriyordu ona Mehmet. Ama bir şey eksikti sanki...
-Kahraman Tazeoğlu ~ Vazgeçtim 🌼
“Erkekler kadınların kendilerinden üstün olduğunu bilirler, bu yüzden de en zayıflarını ya da en cahillerini seçerler. Böyle düşünmeselerdi, kadınların da kendileri kadar bilgi sahibi olmalarından asla korkmazlardı.''
"Aklım beş karış havadadır benim, yaptığım şeyler birbirinin tersidir, güzel giden şeyleri berbat ederim kimseye güvenmem işte kendime de güvenmem zaten hem birisini severim hem onu üzerim hem kendim üzülürüm"
Kiminin sevgisi acımasız eylemlerle ortaya dökülürken, kimisi acı çekerek sever.
~James Joyce-Gözünü Kapat ve Gör🌼
''...Aristo, fikir yürütmenin temelinde çocukluk çağından gelen bir duygu olan 'merak'ın bulunduğunu söyler ve orta yaşımızdaki bir fikir yürütmeden bahsediyorsak da, bu fikir yürütmenin meyvelerini görebilmek için kişinin başarılarına ve bilgeliğine bakılmalıdır. Ama bugünlerde insanlar çocukluğu, orta yaşı ve yaşlılığı birbirine karıştırır oldular; medeniyetimizin dayattığı zorluklara rağmen yaşlılığa ulaşanlarda bilgeliğin gitgide azaldığını görüyoruz ve yürümeye, konuşmaya başlar başlamaz bir işe sürülen çocuklarda 'ortak hissiyatın' arttığına şahit oluyoruz. Belki de yakın gelecekte sakallı küçük çocuklar kenarda alkışlarken, kısa şortlar giyinmiş yaşlılar sokakta top koşturuyor olacak... ''
~Adını hatırlayamadığım bir yazar ve kitabı🌼
''...İnsanı sadece biyolojik bir varlık olarak göremediğimiz, onun varoluşuna çeşitli yüce anlamlar yüklediğimiz için, gövdeden akan kanın, can denilen şeyi çekip almasını, dolayısıyla o kişinin “ölmüş” olmasını bir türlü kavrayamadığımızı düşünüyorum. Hayvanlar ölümü anlıyor ama insanlar anlayamıyor. Can denen şey, her türlü yaralanmaya, berelenmeye açık haldeki insan bedeninden bir saniyede çıkıp gidiveriyor ve insanlar bunun sonucunda aklını kaçıracak kadar sarsılıyorlar. “Tanrım, daha bir iki saat önce nasıl da canlıydı, nasıl da kahkahalar atıyordu, şimdi nasıl yok olabilir” diye tekrarlayıp duruyorlar. İnsanın algılama gücünü zorlayan bir durum bu. Hayatımıza, varoluşumuza yüklediğimiz hiçbir kavramla bağdaşmıyor. Sahiden her şey saçma mı, hayatın hiç bir anlamı yok mu? Bence öyle! Yok, hiçbir şey yok. İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz. Çünkü hiçlik zor geliyor....''
-Zülfü Livaneli~ Kardeşimin Hikayesi❤
Senin oradaki insanlar, dedi Küçük Prens, bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ama yine de aradıklarını bulamıyorlar. Aslında aradıkları tek bir gülde, ya da bir damla suda bulunabilir. Ama kör gözler. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.
Küçük Prens - Antoine de Saint-Euxpery 🐭
''... Ama sarılmak bir ihtiyaçtır, hem sizin sarılmanız, hem de karşınızdakinin size sarılması, harika bir şeydir. Bu yüzden, Sevgili sizi rahatlatır, tedavi eder, ağrılarınız varsa dindir ve sizden hiçbir şey talep etmez. Ne zaman ihtiyaç duyarsanız o zaman gidip kucağına sığınacağınız bir sevgili gibi. ...''
Kardeşimin Hikayesi-Zülfi Livaneli🌼
'' Zamanla anlıyorsunuz, insanların kavgaları sizinle değil. Gerçekleşmemiş kişilikleri, sevilmemiş çocuklukları, başarılarla gizlemeye çalıştıkları öz değersizlikleri ile. Kötü tavrı kişisel almayın, siz bu savaşın sadece nesnesisiniz. Bazen gerçekten tek sorun, öznenin kendisinde.''
-Haluk Bilginer❤
''Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.''
-EINSTEIN🌼
''Küçük bir mutluluk istiyorum. O kadar küçük olsun ki, istemesin kimse benden onu..''
Nazım Hikmet Ran🌼
'' Eskileri söyler tabii!'' dedi Pehlivan. ''Camide yeni şey olmaz ki! Hem de kafadan söylemiyor, Kitap'tan söylüyor. Kitap da tek! Başka din, kitap gelmeyecek artık dünyaya. Dünyanın sonuna kadar,o kürsüden, o Kitap okunacak...''
'' Senin, ölene kadar dünyaya Damalı'dan bakman gibi!''
Onuncu Köy~ Fakir BAYKURT🌼
uyanmak istemiyorsan, berbat bir hayatın vardır. işin ilginç yanı; uyuyamıyorsan da berbat bir hayatın vardır.
-Mariadebonne🌼
Sahte pasaporttan başlayıp kırmızı pasaportla devam eden bu maceranın en acıklı ve gülünç yanı nedir biliyor musunuz? Bunların hepsi aynı insana verildi. Ben o zaman da bendim, şimdi de benim. Birleşmiş Milletler'in her yerde denetlenen, insanı kuşkulu duruma sokan soluk mavi pasaportunu alan da aynı kişi, en üst düzey pasaportunu alan da. O zaman, aynı kişiye niçin farklı farklı statüler, farklı muamele uygulanıyor? O zaman niçin sahte pasaport bulmak zorunda kalıyorum da sonradan bu devlet bana kırmızı pasaport veriyor ?
73 yılında niçin BM'nin en alt düzey pasaportuyla ahret suallerinden geçiyorum da sonradan Batı havaalanlarında kuyrukta beklemeden özel bölümlerden alıyorlar beni?
İşte insanoğlunun kurduğu bürokratik düzenin saçmalığı, anlamsızlığı, insan yapısına aykırılığı burada. Matbaada basılmış kağıtlar insanoğlunun ruhundan, yüreğinden, bilgisinden, dürüstlüğünden çok daha önemli. Elinizdeki kağıdın rengine göre ya sizi hırpalıyorlar ya da önünüzde yerlere kadar eğiliyorlar, bavulunuzu bile aramıyorlar.
-Ö. Zülfü Livaneli Sevdalım Hayat🌼
* İnsanlar delidir. Neyi niçin yaptıklarını bilmezler. Beyinlerinde bir diktatör vardır, onları hormonları yönetir ama bunun farkında olmazlar, kendi iradeleriyle davrandıklarını sanırlar.
*Aşk dene şey bazen yürür, bazen uçar; bazen koşar biriyle birlikte; bir başkasıyla ölümcül yürüyüşe çıkar; üçüncüyü buzdan heykele çevirir; dördüncüyü atar alevlerin içine. Birini yaralar; öldürür ötekini. Aynı anda çakıp sönen bir şimşeğe benzer. Geceleyin saklar şafakta zapt edilecek olan kaleyi. Çünkü dayanacak güç yoktur karşısında.
* Sokakta birisi Sokrates’e hakaret etmiş, bir de tekme atmış. Sokrates hiç aldırmadan yürüyüp gitmiş. Durumu görenler niye bir tepki göstermediğini sormuşlar. O da, “Bir eşek beni ısırsa onu dava mı etmeliyim sizce ?” demiş.
Kardeşimin Hikayesi- Ö. Zülfü LİVANELİ 🌼
''Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte!''
Nazım Hikmet Ran🌼
"İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. Önceki ve sonrakiler; birer arayış, kaçış ya da aldanıştır."
- Goethe🌼
İLKYAZ
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler
"Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz
Tecimenlere yalvarıyoruz:
Bir "Hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
Bir banka az çiziniz bir yalvarma
Bizden size ve sizden dışardakilere
Karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
-Evet efendim-
Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
Bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
Yazların motorlu çingeneleri
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.
Sonra kasabanın cezaevinde
Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
Günlerimiz iterek genişletiyoruz
Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
Durup ince şeyleri anlatmaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri
Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalar yanıt veririz
Gülten AKIN
🌼
Sevmek ve beklemek aynı şey değildir. Herkes sever ama herkes bekleyemez.
Dostoyevski🌼
Uyudum, uyandım, uyudum, uyandım; kepaze bir yaşam.
Franz Kafka/ Günlükler🌼
''İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.''
William Shakespeare 🐭
“Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.''
"Mutluluk ancak ve ancak unutmanın uçurumlarında. Unutan iyileşir.“
Friedrich Nietzsche🌼
'İç dökmeler, bir başkasının hayatını kolaylaştırmak amacını gütmüyorsa, zararlıdır dostum.''
-Marguerite Yourcenar/Alexis🌼
Şunları bir araya toplayayım. Bir güzel muhabbet edelim diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden 20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.
40 yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
''Sen karışma moruk'' dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
Can Yücel🌼
Öyle yürekten seviyorsan aklı başından atacaksın.
Kimi yanında arıyorsan önce içinde bulacaksın.
Duman 🐭
Kalıyoruz.. Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Can Yücel🌼
Türkiye'de nasıl ki tamir edilmemiş bir musluk damla damla milli serveti harcıyorsa, kapanmamış bir ampul onu kapatmayan kişi farkında olsa da olmasa da milli serveti boş yere harcıyorsa, gelişimine önem verilmemiş her çocuk da milli servete bir ihanettir. Bence her bir vatandaşın çözüm üretmek yerine şikayetle harcadığı her dakika, her an da damlayan musluk gibi bir israftır. O nedenle karşımdaki kişi sorunu anlayıp çözüm üretme değil, bir şikayet tavrı içerisindeyse derin bir nefes alıp yutkunuyorum. O kişi hayatını israf ettiğinin farkında değil. Ne yazık ki farkında olmadığının bile farkında değil.
Doğan Cüceloğlu- Var Mısın? 🌼
" Büyüklere, kırmızı tuğlalı, pencerelerinden sardunyalar sarkan, çatısında güvercinlerin uçuştuğu çok güzel bir ev gördüm derseniz bu evi gözlerinde canlandıramazlar bile. Onların anlayabilmesi için,' Yüz milyonluk bir ev gördüm' , demeniz gerekir. İşte o zaman, 'Aa, ne kadar da güzelmiş!' derler! "
Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupery🌼
Tanrı katında cinsler arasında eşitlik vardır. Nedeni çok basit. Bedensel cinsiyet farkları kalmaz orada.
Yorumlar
Yorum Gönder